Welcome to Our Website

Rus helikopteri çalındı kimsenin ruhu duymadı! 32 yıl sonra ortaya çıkan gizli operasyon

Derleyen: Melike Sarıkaya/ Milliyet.com.tr – Tarihin en büyük güç mücadelelerinden birine tanık olan Soğuk Savaş dönemi, hem sahada hem de perde arkasında inanılmaz hikâyeler barındırıyor. Bu dönemin en sıra dışı ve gizemli operasyonlarından biri de yıllar boyu saklı kalan Operation Mount Hope III’tü. Afrika çölünün ortasında Amerikan özel kuvvetleri, Sovyet yapımı ‘Mi-25 Hind’ saldırı helikopterini ele geçirmek için akılalmaz bir operasyon gerçekleştirdi. Kuzey Çad, petrol kaynaklarından zengin bir bölge olduğu için 1970-1980 yılları arasında Libya ve Çad arasında ardı arkası kesilmeyen çatışmalar yaşanıyordu. Takvimler Nisan 1987 gösterdiğinde, Fransız birliklerinin Çadlılara destek vermesiyle yaşanan çatışmalar geri püskürtüldü. Bu başarının ardından, Çadlı birlikler Libya’nın Ouadi Doum havaalanıyla birlikte Mi-25 savaş helikopterini ele geçirdi.

BÜYÜK BİR ZAFER OLABİLİRDİ

Hem hızlı hem de iki kişilik hibrit bir saldırı ve nakliye helikopteri olan Hind, uzun yıllar boyunca ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı’nın (CIA) yoğun bir şekilde ilgisini çekmişti. CIA bir türlü etkileyici ve korkutucu helikopterlerden biri olan Hind’i elde etmeyi başaramıyordu. Ancak Libya’nın geri çekilmesi, ABD için büyük bir fırsat oldu. Batı’nın bir müttefiki olarak Çad, Amerikalılar helikopteri taşıyabildiği sürece ele geçirdiği Mi-25’i teslim etmeye istekliydi. Bu sebeple sağlam bir operasyon gerçekleştirilmesi gerekiyordu. Böylece Operation Mount Hope III’ün planları başlatılmış oldu.

Operasyonun tek bir amacı vardı: Afrika’da 15 yıl süren bir savaştan sonra Libyalılar tarafından terk edilen Sovyet yapımı ‘Mi-25 Hind’ saldırı helikopterinin başarıyla ele geçirilip transfer edilmesi. Peki bu helikopteri böylesine cazip kılan şey neydi? Mi-25, NATO tarafından ‘Hind’ olarak adlandırılan ve Sovyet Mi-24’ün ihraç versiyonu olan bir saldırı ve nakliye helikopteriydi. Hem askeri hem de stratejik açıdan büyük öneme sahip olan bu helikopter, CIA’nın yıllarca süren arayışlarının merkezinde yer aldı. Mi-25’in transferi yalnızca teknik bir kazanım değil, aynı zamanda ABD’nin ulusal güvenlik ve stratejisi açısından da büyük bir zafer olacaktı.

Böylece 1988 yılının haziran ayında ise Mount Hope III operasyonu başlatıldı. 160. Özel Operasyon Havacılık Alayı, Çad havaalanında üs kurdu. Gerekli hazırlıklar yapıldı ve 11 Haziran gecesi harekete geçildi. Bir çift MH-47D Chinook, sadece gece görüş gözlüğü kullanarak Ouadi Doum’a uçtu ve Mi-24 Hind saldırı helikopterini alarak geri dönüş yolculuğuna başladı.

KUM FIRTINASI TARAFINDAN YUTULDULAR

ABD ordusunun en seçkin birliklerinden biri olan 160. Özel Operasyon Havacılık Alayı, namı diğer ‘Night Stalkers’, zorlu görevlerde uzmanlaşmış bir kuvvet olarak biliniyordu. Bu birime bağlı iki MH-47D Chinook ağır nakliye helikopteri, kritik bir görevi yerine getirmek üzere harekete geçmişti. Görevleri, Rus yapımı ‘Mi-25 Hind’ saldırı helikopterini güvenli bir şekilde transfer etmekti. Mi-25 Hind’i helikopterlerden birinin altına bağlayarak yola koyuldular. Başlangıçta her şey planlandığı gibi gidiyordu. Ancak, Çad’ın başkenti N’Djamena’daki havaalanına varmalarına sadece kırk beş dakika kala, beklenmedik bir tehlikeyle karşılaştılar. Devasa bir kum fırtınası, onları yutmak üzereydi. Kum fırtınasının devasa duvarı, bir anda helikopterlerin önünde belirdi ve onları ölümcül bir yarışa zorladı. Night Stalkers birliği üyeleri, bu tür kritik anlar için eğitilmiş olmasına rağmen, taşıdıkları ağır yük nedeniyle manevra seçenekleri son derece sınırlıydı. Normal şartlar altında fırtınanın üzerinden uçarak tehlikeden kurtulabilirlerdi ancak yükleri bunu gerçekleştirmelerine engel oluyordu.

Öncü uçağın pilotu olan Hava Görev Komutanı Binbaşı (MAJ) Gary S. Hasselbach o anları; “Kum fırtınası tarafından yutulduğumuzda, neredeyse havaalanını görüyordük” diyerek anlatmıştı. Güvenliği sağlamak için iki Chinook’un pilotu da hızlarını düşürerek birbirlerinden yaklaşık 1 buçuk km kadar uzaklaştılar. Bu eylemin hemen ardından telsiz temasını kaybettiler. Artık kum fırtınası tarafından tamamen yutulmuşlardı. Ancak Binbaşı Hasselbach kısa süre içerisinde uçağını kum fırtınasından çıkarmayı başardı. Durumun ciddiyetini kavrayan Binbaşı Hasselbach, hızlı bir karar vererek havaalanına doğru hızla ilerlemeye başladı. Amacı, helikopterini güvenle yere indirmek, görevi başarıyla tamamlamak ve kum fırtınası uçağı yeniden sarmadan önce inişi gerçekleştirmekti. Hasselbach, helikopteri başarıyla indirdi, hemen ardından ise diğer Chinook da kum duvarından çıkmayı başardı ve o da çok kısa bir süre içerisinde inişi tamamladı.

Her iki Chinook güvenli bir şekilde yere indikten sonra, yaklaşık yirmi dakika boyunca kum fırtınasının geçmesini beklediler. Fırtına nihayet dindiğinde, her yer kumla kaplanmıştı. Toplamda 1600 km yol kat ederek helikopteri başarıyla transfer ettiler.

‘160. ALAYDAKİLER BİLE BİLMİYORDU’

Uzun menzilli bir görev olan Operation Mount Hope III yıllarca gizli kaldı. Sean Naylor, Relentless Strike adlı kitabında, bu operasyonu Operasyon tam bir başarı örneğiydi. O kadar sıkı bir gizlilik içinde yürütüldü ki, 160. Alay’daki birçok kişi yıllar sonra bile bundan habersizdi ifadeleriyle değerlendirdi. 

Operasyonun senelerdir saklı kalması ise görevdeki hassasiyeti ve öneminin ne denli büyük olduğunu gözler önüne seriyor. Peki bizim bu operasyondan nasıl haberimiz oldu? ABD hükümeti Haziran 2020’de operasyonu yürüten ekibin başarısını duyurdu ve 32 yıl önceki operasyonun kutlamaları yapıldı.

Operation Mount Hope III, sadece stratejik bir başarı olarak değil, aynı zamanda Amerikalılar için bir intikam operasyonu olarak da biliniyor. Çünkü operasyonun köklerinin, 1968 yılında Sovyet özel kuvvetlerinin Kamboçya’daki bir Amerikan hava üssüne gerçekleştirdiği saldırıya dayandığı düşünülüyor. Bu saldırıda, Sovyetler bir AH-1 Huey Cobra saldırı helikopterini çalmış ve bu helikopteri, ABD tarafından Vietnam’da kaybolan pilotların keşif ve kurtarma uçuşlarında kullanılan diğer helikopterlerle birlikte imha etmişti. Bu olay, Soğuk Savaş sırasında Sovyet ve Amerikan kuvvetleri arasında yaşanan birkaç doğrudan çatışmadan biri olarak kayıtlara geçti. Ancak, Kamboçya’daki ABD kuvvetlerinin varlığının gizli olması nedeniyle bu çatışmanın büyük sonuçları olmadı. Ancak yıllar sonra gerçekleştirilen Operation Mount Hope III ile ABD’nin bu eski hesaplaşmayı sona erdirmeye çalıştığı düşünülüyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir